web analytics

Tag Archives: tur

SAMOS – SİSAM-PİSAGOR’UN MEMLEKETİ

Published by:


IMG_9984      Tatil için sakin ve yakın birde üstüne üstlük ,uygun bir yer arayınca , içinizden yok artık dediğinizi duyar gibi oldum sanki 😇; birden Samos aklımıza geldi.😍 Şu bir gerçek ki Türkiye de kaliteyi satın alabilmeniz için çok yüksek bedeller ödemeniz gerekiyor. Maalesef ki bu yüzden Yunanistan, tatil için Türkiye ye hep daha iyi bir alternatif olacaktır.😪,

       Samos, sakin, yakın ve uygundu ama devlet memuruydum ve unuttuğum bir şey vardı; bir yılı geçmesine rağmen ülkede halaaaaaa OHAL devam ediyordu ve buda yeşil pasaportlu devlet memurunun çilesinin bitmediğinin göstergesiydi. İzin dilekçemi haftalar öncesinden verdiğim halde alt tarafı 1.5 km lik uzaklıktaki bir kara parçasına ayak basabilmek için topu topu 5 günlük  izin dönemim içerisinde sıkıntılı bir süreçle,  son dakika da yazımı alabildim.😖Ve iki aile bir oh çekerek Samos gezimize başladık. 😎

      Feribot sabah dokuzda kalkacağından ve hala çıkış pasaport kontrolünün sıkıntılı olacağını düşündüğümüzden biz bir gece önce Kuşadası nda Double Tree by Hilton da kaldık.

Otel Marinanın tam karşısında muhteşem bir manzaraya sahip

Otel Marinanın tam karşısında muhteşem bir manzaraya sahip

    Keyifli bir kalıştı, havuz ve akşam çatıda ki yemek mükemmeldi. Sabah rahatça limana vardık. Uzun bir süre kuyrukta bekledik ve önceden giden arkadaşların deneyimlerinden öğrendiğim için, inişte en hızlı inebileceğimiz yere oturduk.🤓  Feribotumuz yarım saat geç kalktı,  kontrollerin zorluğundan dolayı tabi ki. IMG_0266    Yaklaşık bir saat on beş dakika süren çalkantılı bir yolculuktan sonra limana yaklaştığımızı anlayınca biz ve bizim gibi uyanık geçinen aileler ön güverteye çıkıp beklemeye başladık. Ne yazık ki teknemiz yan yanaşıp iskeleye oradan kapılarını açtı.🤢

   Buradan  sonrası , Allahtan balık hafızalı bir toplumuz da çabuk unutuyoruz; yoksa tekrar tekrar gelinir mi? Yunanistan a..tam bir kaos…Önce günübirlikçiler sonra diğerleri en sonda kapı vizesi olanlar alınacak dediler.Demesine dediler ama kim hangi sırada nerede bilemedik.Topu topu iki görevli, güneşin altında bir saat sıra bekledik.Sabah saat 7:00 da Kuşadası’nda başlayan yolculuğumuz 12:00 gibi Samos ‘da sonlandı.Ve işte o zaman anladım devletimin bana gitmeden önce neden bu kadar eziyet çektirdiğini; Yunan topraklarında yıkılmadan dimdik ayakta kalabilelim diye tabi ki..🤑

   Nüfusu 44000 olan ada, 12 ion kolonisinden biri ve Osmanlı’dan en son ayrılan ada olarak tarihte yerini almıştır. Ayrılmadan önce de özerk Sisam Beyliği olan ada On iki Adanın üyelerindendir.

             Adaya nasıl ulaşırız ?

Pisagor da havaalanı mevcut. Ama Türkiye den en kolay ulaşım bizim yaptığımız gibi Kuşadasın dan feribota ile deniz ulaşımı.

Vathi Limanı ile Pisagor limanına  Kuşadası’ndan deniz yolu ile feribotla seferler her gün karşılıklı olarak yapılmakta. Meander turizmin feribotları yaklaşık 250 kişi kapasiteli, sabah dokuzda kalkıp akşam beşte geri dönüyor.  Ayrıca yaz sezonunda Seferihisar-Samos (Karlovassi Limanı) arasında da seferler düzenleniyor, dilerseniz bu rotayı da kullanabilirsiniz ama süre daha uzun. Sadece bindiğiniz ve ineceğiniz limanları iyi teyit edin zira bizim feribotta elinde Vathi yazıp Pisagor da  inmek zorunda kalan aileler vardı.IMG_0058

    Samos’a Kuşadası’ndan feribotla kişi başı geçiş ücreti günübirlik gidilirse gidiş dönüş 40 euro, adada bir ya da daha fazla gün kalınacaksa 55 euro. Midilli ye gidiş mesafesi daha uzun olmasına rağmen Samos feribot ücretinin Midilli den daha yüksek oluşu sanırım herkese ilginç gelmiştir.😳

Adada araba kiralamalısınız ki özgürce istediğiniz yerleri görün.Araç kiralamak için bir sürü site var internette, rahatlıkla ulaşabilirsiniz herhangi birine.  Normalde günlük 30 Euro’ya yerel şirketlerden araba kiralanabilecekken, Türk güruhundan dolayı araba kıtlığı oluşması sebebiyle fiyatlar 50 Euro’ya  kadar çıkıyor maalesef.

Samos Adası’na geçişte vize uygulaması yapılıyor. Yani yeşil pasaportunuz var ise vizesiz girebilir, bordo pasaport sahibi iseniz schengen vizesi ya da kapıda vize uygulaması ile giriş yapabiliyorsunuz. Kapıda vize uygulamasının sadece yaz döneminde geçerli olduğunu unutmayın bu arada.

    Adaya asıl geliş amacımız temiz bir deniz güzel ve doğal deniz ürünleri yemek olduğu için biz daha çok plajları,köyleri gezdik.Ama sizlere de çok araştırıp yorulmayın diyede gezilebilecek yerleri de yazdım.🤗

      Samos Arkeoloji Müzesi,  Samos şarap müzesi,   Eski Vathi sokakları,   Eupalinos Tüneli,   Manolates Köyü,   Pythagorion Kasabası,    Hera Tapınağı,    Potami Şelalesi,    Megali Panagia Manastırı,   Pisagor Heykeli  ni öncelikle görülecekler arasına alın.

            Bizim zamanımız çok , daha fazla yer görmek istiyoruz diyorsanız eğer :    Panagia Spiliani manastırı,   Lykourgos Logothetis Kalesi,   Metamorphosis Kilisesi,    Agia Manastırı, Pisagor Mağarası;   Karlovassi Kilisesi,   Panagia Kilisesi,   Roma Hamamı,    Holy Trinity Kilisesini görebilirsiniz.

Bizim çok ama çok vaktimiz var diyorsanız müzeleri gezebilirsiniz😲 :

         Samos Arkeoloji Müzesi,   Pythagorion Arkeoloji Müzesi,    Samos Şarap Müzesi,   Bizans Müzesi,    Samos Folklor Müzesi, Pythagorion Folklor Müzesi,    Karlovassi Folklor Müzesi, Mtilinii Paleontolojik Müzesi,    Karlovassi Tabakhane Müzesi

Pisagor limanına inince öncelikle internetten kiraladığımız aracımızı almak için otopark a gidiyoruz. Kiraladığımız mini 😂 minibüsümüzü görünce bardağın boş tarafına çay demleyelim türündeki muhabbetimizi yapıp; grupta bir psikiyatristin olmasının faydaları olsa gerek, gelirken Türkiye den ne istersiniz sorusunun karşılığında, baklava isteyen sevimli hatuna da baklavalarını verip; otelimize doğru yola çıkıyoruz.

Eşimle aralarında bir aşk filizlenen sevgili minibüsümüz Pamuk

Eşimle aralarında bir aşk filizlenen sevgili minibüsümüz Pamuk!!

 

 

IMG_9930

Otelimizin manzarası

Pisagor dan Vathi ye yaklaşık 15 km lik yolu, muhteşem deniz manzaralı, çam  ormanların içinden kıvrılarak gidiyoruz ve Mirini otele rahatça ulaşıyoruz. Otele  indiğimizde bizi çok şirin bir aile karşılıyor. Onlara da baklavalarını verip odamıza çıkıyoruz. Bu arada baklava bizim diyorlar ama bizden de gelirken istedikleri tek şey de baklava olunca yorumu size bırakıyorum.😶

  • IMG_0096     Öncelikle otelimizin bulunduğu yer olan VATHİ deki gezilecek yerler ve çevresindeki plajlardan bahsetmek istiyorum.                                                                                                       Ben gelmeden önce tabi ki  bir bloger olarak 😀 dersime çalışıp gelmiştim.Yinede şirin otel sahibemize önerilerini sormak için üzerinde çalıştığım haritayı açınca  bana dönüp “you are a good student” demesi itiraf ediyorum gururumu okşadı.😜

 

işte tüm övgüleri hak eden el emeği göz nuru haritam

İşte!!! tüm övgüleri hak eden el emeği göz nuru haritam

      Otelimizin konumunu bilinçli olarak seçmemiştik ama bütün adayı gezdikten sonra ; sakin, serin, püfül püfül esen rüzgarıyla ne kadar doğru bir tercih yaptığımızı anladık. İşte bu yüzden günübirlik olarak Vathi ye inerseniz hiç bir yere gitmeyin derim ben.

     Arkeoloji müzesi:   Koursa ve İon döneminden kalma buluntular var. Şehir merkezinde olup belediye binası ve katedralin yanında yer alıyor. En önemli parçası  devasa boyuttaki Kouposttur. O ne ya diyenlere hemen ukala googla dan aldığım bilgileri paylaşayım.😂Archaeological museum Samos    M.Ö 750-48 yılları arasındaki döneme Yunan sanatında arkaik dönem deniyormuş. Bu dönemin en önemli eserlerinden birisi de kuros ismi verilen genç erkek heykelleriymiş İşte bu heykellerden en büyüğü olan, 4.8 metre büyüklüğündeki heykel burada  bulunuyormuş. Mutlaka görülmesi gereken bir heykelmiş ama biz göremedik kusura bakmasın artık.Gitmek isteyenlere müze saat 15:00’te kapanıyor ve müze giriş ücreti de 3 Euro .

Şarap müzesi:   IMG_9941Şarapçılık kooperatifleri birliği tesislerinde bulunmaktadır. Dilek yarım adasının tam karşısında (1)Giriş 2 euro. Sisam şaraplarının tarihine ve üretim şekillerine bakarken dev varillere hayran kalmamak mümkün değil.IMG_9950  Özellikle Muskat ve Retsina şarabını bu müzede tatma imkanı var. Muskat üzümleriyle yapılan tatlı bir şarap olan “Muskat Şarabı”. İkinci sırada ise reçineli beyaz şarap olan “Retsina Şarabı”. Diğer tadılası şaraplar ise kırmızı üzümlerden yapılan “Fokiano” (rose) ve “Ritino”. Tatlı şarapları dünyaca ünlüymüş. Grand Cru markası dünyaya en çok ihraç edilen, Vın Doux ise neredeyse en ünlü olanıymış  Tabi ki çıkışta beyaz şaraplarımızı aldık.  IMG_9954

Eğer geleneksel mimariyi, şirin dar sokaklarda yürümeyi  seviyorsanız yokuşlu yolları tırmanarak yukarı Vathi ye gidebilirsiniz.IMG_0100  İlköğretim okulunun bulunduğu neoklasik binayı, modern açık hava tiyatrosunu ve de en eski kiliselerinden biri olan Aziz Yannakis kilisesini görebilrsiniz.  IMG_0114                                                                                                                                                     IMG_0098                                                                                                                                                                 -Yeme içme –                                                                                                             My House Samos :  Kordon boyunda ,hem kafe hemde bar olarak hizmet veriyor. Hoş bir mekan.IMG_9937 Akşama çok tok olmamak için atıştırmalık tercihimizi burada , my house burger ve buz gibi yunan biralarından yana kullandık. Hamburgerleri oldukça büyük ve lezizdi. Tüm bu güzellikler denize karşı olunca insan ee daha ne olsun demeden edemiyor.

IMG_9935   Özellikle içme suyunun sunumundaki özen çok hoşumuza gitti. Leziz Hamburger (5 €) , Greek Salata(6 €) , Yunan Birası (3-4 €)                                  Barlarını, akşamları  yorgun  olmazsanız; biz yorgunluktan gidemedik  ama aklım kalmadı değil, mutlaka görmelisiniz.  Manzara muhteşem ve açık havada püfül püfül esen rüzgarla Yunan müziği dinlemek bir daha ki gelişimize inşallah diyorum.

Vathi meydanı

Vathi meydanı

 

Vathi meydandan şehre bakış

Vathi meydandan şehre bakış

     Mezzavolta :  İçkiler ucuz, manzara çok iyi.  Deniz kenarında, açık hava bir mekan. Kokteyller fiyatları 8 Euro civarı

        Solıd espresso : Mekanın dizaynı oldukça ilgi çekici  diyorlar.         Rakomelodiko. Sahilin paralelindeki yaya yolunda. Canlı Yunan müziği olan bir taverna. Turist neredeyse hiç yok, Yunan gençliği takılıyor.

      Mple  Mezza Volta’nın hemen 50 metre ilerisinde. Açık mavi renkli ışıkları var. Kayalıklar üzerinde, denize nazır, eski bir Rum evi ve bahçesine kurulmuş.

      D6

      Escape   Bunlarda giriş ücreti yok kokteyller 8 Euro civarı.

    Gagou beach    samos-bay-hotel-by-gagou2Otelimizin hemen yanında yer aldığı için sadece sabahları kahvaltı öncesi buz gibi içilesi berrak suyunda, balıklarla birlikte yüzmek için kullandık ama isterseniz siz, bir gününüzü burada rahatlıkla geçirebilirsiniz. Hemen önündeki işletme içinde olumlu notlar okumuştum, biz sadece bir şeyler içtik ama yiyecekleri de denenebilir.

Livadaki beachIMG_0058

Vathi merkezinden kuzeye doğru dağın eteklerinden kıvrılarak muhteşem manzarayla ilerlerken,  Agia Paraskevi ye gelmeden yol sola biraz bozularak kıvrılıyor. Yolun sonunun nereye çıkacağını düşünürken, karşınıza turkuaz rengi sularıyla, muhteşem bir koy çıkıyor.IMG_0061

Aşağıya inince sevimli ve konforlu bir plaj sizi karşılıyor. Şezlong, şemsiye ve duş hatta kano bile ücretsiz. Sadece bir şeyler içmeniz yeterli. Esinti vardı ama Çeşme denizine alışık olan bizler için rahatsız edici değildi.IMG_0072

 

Plaj özellikle parlak beyaz kumuyla ve denizin turkuaz rengiyle sizi sanki tropik bir adadaymışız gibi hissettiriyor .IMG_0070

Biz buraya bayıldığımız için; tüm günümüzü burada geçirdiğimizden ne varsa yedik içtik.Hepsi çok güzeldi ama tüm grup tavuklu, hellimli makarnaya en yüksek puanı verdi.

Grubumuzun yakışıklılarınada poz verdirmeyi ihmal etmedik.

Grubumuzun yakışıklılarınada poz verdirmeyi ihmal etmedik.

Livadaki plajından çıkarken kuzeye tekrar gelme şansımız olmazsa diye Agia Parkevi ye geçtik.

Agia ParaskeviIMG_0089

Küçücük , sevimli bir köy ve küçücük taşlı bir plaj. O kadar huzurlu bir ortam inanılmazdı. Oturup  hemen kenardaki tavernada bir şeyler içtik.IMG_0257

Plajda on tane kadar şezlong var ve para almıyorlar.Şemsiye görevini de ağaçlar yapmış.En köşede küçük sevimli bir kilise manzaraya hoşluk katmış.

Akşam yemeği için Vathi merkezden 15 dk lık bir mesafede olan PALEOCASTRO ya gidin.IMG_0116Köyün ana meydanında ki restoranlarda güzel ve hoş görünüyorlardı ama biz biraz daha tepede, evlerin arasında,asma yapraklarının altında Triantafillos u ; otel sahibimizin önerisi üzerine tercih ettik.IMG_0126 Bize verilen yememiz gerekenler listesinin hepsini masaya söyleyince; hem çevremize, ki hepsi Türk idi, rezil olduk hemde uzun bir süre deniz ürünleri yiyemem korkusuna kapıldım. 🤢

Sadece bu listeyle kalsak iyiydi😂

Sadece bu listeyle kalsak iyiydi😂

Şu bir gerçek ki  daha nefis lezzetlere adada rastlamadık.

Jimakos taverna da burası için öneriliyor.

Ertesi gün Vathi den arabamıza atlayıp batıya doğru sahil yolundan KOKKARİ ye , muhteşem manzaralar eşliğinde ve bir sürü şirin plajı geçerek yol alıyoruz.

Kedros Plajı bunlardan biri ama rüzgar ve dalgalar uzaktan çok sevimli gelmedi bize.Sanırım sörf yapanlar için cennet. Belki size göredir o yüzden görmeden karar vermeyin derim.

Biraz daha ilerleyince en popüler köy olan KOKKARİ ye geliyoruz.IMG_9968

Kokkari çok turistik ama bu kadar turistik olmasına rağmen sevimliliğini hiç bozmamış bir köy.IMG_9983 Tam yarımada şeklinde olduğundan bir taraf müthiş rüzgarlı diğer taraf çok sakindi.IMG_9984     Denize girilen kısım çok esintili, deniz taşlıklı , hızlı derinleşiyor vede  su buz gibi. Bütün bunlara rağmen buradan ayrılmayı istemediğimizi söylesem ??? Merak ettiniz  tabi ki…IMG_9987

Adaya indiğinizde o kadar çok Türk olunca bir an insan neredeyim şeklinde şaşırıyor ama sonra onların varlığına alışıyorsun ister istemez. Sanırım ada halkı varlığımıza hala adapte olamamışlar ki uyarma gereğini duymuşlar.😣IMG_9995    Yerlerde gördüğünüz bütün pet şişesi, bisküvi poşetleri hep Türk markalarıydı.😥  Yunan adalarına belli bir kültür yapısına sahip insanların gelebildiğini düşünürsek; ülkemizin yaşadığı sıkıntıların nedenini çok düşünmemek lazım diyorum .

Biz Kokari yi çok sevdik. Burada  ya konaklayın yada gününüzü geçirin. Ara sokaklarında dolaşın, alışveriş yapın keyif alacaksınız.

-Yeme İçme-

Cafe del MarIMG_9955   Gündüzleri kafe ve beach olarak hizmet veriyor. Plajı oldukça keyifli, serin serin esen rüzgara karşı şezlonga uzanıp güzel müzikler eşliğinde tüm gününüzü geçirebilirsiniz. Giriş ücreti yok, hatta şezlong ve duş ücretsiz, sadece ufak bir şeyler içmek ya da yemek yeterli. Yediğimiz her şey çok güzeldi bu arada.Ayrıca akşamları da hoş atmosferi ile keyifli olabilir. 

Meltemi Taverna.

Kokkari sahilinde, Cafe Del Mar ın hemen yanında yer alan mekanda güneşi uğurlamak güzel olurdu ama akşam yemeğine dağ köyünden bir başka tavernaya  rezervasyon yaptırmıştık.  Bir daha ki sefere inşallah dedik.

Goal BarIMG_0307

Adanın diğer tarafında denizin kenarında bir mekan. Akşamları çok kalabalık ama keyifli olacağını düşündüm yere bir daha ki sefere….

Kokari den Karlovasi ye doğru ilerlerken önümüze ilk çıkan plaj;

Lemonakie Beach IMG_0008 Taşlı, berrak, çok sayıda konforlu şezlongu olan ve yakınlarında  restoran bulunan bir plajdı.

Biraz ilerisinde

Tsamadou Beach IMG_0009Bir kısmında çıplaklar kampı var, denizi taşlı  ama güzel.Arabayı park ettikten sonra plaja dik merdivenlerden inerek ulaşıyorsunuz. İnişte sorun yok ama çıkış, biraz yorabilir.IMG_0011

Biraz daha batısında Avlakia plajı var.18983396046_4885f9b740_b

Çakıl taşlı ve derin suları olan bir plaj. Şezlong ve şemsiye yok. Sahilde yemek veya içmek için tavernalar var. Sahile kadar araba  ile ulaşılabilirsiniz.

Avlakia nın  biraz dışında Tsambou plajı var.IMG_0026Samos2 Arabayla sahile kadar inebiliyorsunuz. Bakir bir plaj. Çakıl taşlı ama güzel bir denizi var.Kenarında küçük bir kaç taverna var.Şezlong ve şemsiye mevcut.

   MANOLATES köyünde Ayhan Sicimoğlunun önerdiği Kallisti de yemek yemeğe gidiyoruz. Kokari den sonra yaklaşık 8-10 km ilerleyince, deniz kenarından yol , sola, sahilden içeri doğru kıvrılıyor.  Çam , selvi ve çınar ağaçlarının arasından gök yüzünün görülmediği, daracık dik virajlı yaklaşık 3 km lik bir yolu minubüsümüzle tırmanmaya çalışıyoruz.Çok şükür sağ salim yukarı çıktığımızda, muhteşem bir manzaranın içinde,  küçük sevimli bir köy bizi karşılıyor.IMG_0343 (2) Burası ayrıca bir sanat köyü. Seramikleri çok şirin boyamışlar. Sevimli küçücük dükkanlarda sergiliyorlar bu seramikleri.Yalnız biraz fiyat yüksek gelince sadece seyretmekle yetiniyoruz.

Bu köyden Stavrinides köyüne yarım saat süren bir yürüyüş yolu varmış. Biz akşam saatlerinde orada olduğumuz için şansımız olmadı.Direk restoranımızı arayıp buluyoruz. Sevimli küçük köy evlerinin ortasında bir mekan Kallisti Restoran.IMG_0023Restoranın ortamı da yemekleri de çok güzeldi. Şarapları muhteşemdi.Portakallı turtasını da mutlaka deneyin.

    AAA  RestoranIMG_0020

   Kalisti nin hemen yanında bulunuyor ve tripadvisorda çok iyi puan almış.Oldukça kalabalık ,rezervasyon yaptırılsa iyi olur. Ev yapımı şarabın  yanına fırında tavşan ve nohut köftesi öneriliyor.IMG_0022

Loukasın yeri: ev yapımı şarabı, leziz yemekleri ve manzarası ile önerilen yerler arasında

   VOURLİOTES dağ köyünü görmek çok istedim ama bizim fırsatımız olmadı. Vaktiniz varsa mutlaka gidin.

Pera Misi, Galazio Pisigadi, Pigi Pnaga önerilen tavernalar arasında.

AMPELOS köyü Manolates e dönmezde 3-4 km daha ilerlerseniz Ampelos tabelasını göreceksiniz. 4-5 km dönerek yukarı tırmanırsanız Manolates den daha doğal bir köy yaşamı sizi karşılayacak.

Sahilden devam ederek KARLOVASSİ ye ulaşıyoruz.

Burası adanın en büyük liman şehri. Araba ve tır taşıyan feribotlar buraya yanaşıyor. Ayrıca burada bir üniversite var. Bize çok sevimli gelmediği için yolumuza devam ediyoruz.

   İlk çıkan plaj Potami Plajı1469515155_potami-samos

    Şemsiye ve şezlong var. Şemsiye ve şezlonglardan faydalanabilmek için ufak bir şeyler yiyip içmek yeterli.  Plaj ince çakıl ama denize girdikten sonra ince kum dibi. Genelde yerli halk burayı kullanıyormuş  ama çok kalabalık görünüyordu.  

      Bizim asıl amacımız o gün için POTAMİ ŞELALELERİ ni görmek olduğu için şelale yoluna  Pamuğu park edip, giriyoruz.IMG_0037 Yanımızda akan nehrin şırıltısıyla ormanın içinden şelaleye doğru yol alıyoruz. Yaklaşık 1.5 km lik bir doğa yürüyüşünün ardından şelalecikle karşılaşıyoruz.IMG_0029Sanırım beklentim daha yüksekti ki hayal kırıklığı oluyor biraz.Türkiye de bu tür manzaraları hiç önemsemediğimizi düşününce kendimize kızıyoruz. Neyse buraya kadar gelmişken tepedeki tavernaya çıkıp bir şeyler içelim diyoruz. Aman siz sakın çıkmayın!!! Eskimiş, dökük, tahta, dimdik merdivenleri çıkmaya başlayınca her bir dönemeçte tavernaya geldiğinizi düşünerekten, sıcakta ellerinize ya bir kıymık yada çivi bataraktan, yaklaşık 20 dk tırmanıyorsunuz. IMG_0043Sonra sizi Allahtan muhteşem bir manzara karşılıyor çünkü muhteşem olmasa bile bir süre oradan kalkamıyorsunuz , aşağı inme  stresini kaldıracak gücü toplamanız lazım. Taverna sahibinin Karşıyaka dan buralara gelmesi muhabbetiyle oluşan hemşerilik duygusuyla , bize sürekli bir şeyler ikram ediyor ve biz uzunca bir sürede orada kalıyoruz.FullSizeRender (19) Sonra kendimize gelip hayatımızın sonuna kadar orada kalma korkusuyla bi solukta aşağıya iniyoruz.😂

İnişte karşımıza  Hippy’s beach bar çıkıyorIMG_0028      Güzel ve kalabalık görünüyor.

    Buradan sonra Megalo ve Mikro Seitani plajları görülebilinir.

Mikro Seitani  plajına gitmek isterseniz ; Potomi plajından  sonra tali yola girip devam ettiğinizde sag tarafta seitani yazan küçük bir tabela göreceksiniz. O tabelanın orada aracınızı bırakmanız lazım . 30-45 dakikalık orta zorlukta bir yürüyüş yolu var. Terlikle yürümek zor  yanınızda ayakkabı alın diyorlar. Plajı taşlık ve herhangi bir tesis yokmuş. Denizi dalgalıymış . Saklı kalmıs bir cennet ama biz yeterince doğa yürüyüşümüzü yaptığımızı düşünerek adanın güneyinde sakin rüzgarsız bir plaj aramak için yolumuza devam ettik.

Megalo Seitani mikro kadar güzel değilmiş ama plajı en azından  kumlukmuş.

Kerkis dağının eteklerinde MAROTHAKOMPUS a doğru yola çıkıyoruz.Dağın eteklerinde sevimli bir köy ama biz mola vermeden inişe geçerek plajlara doğru yol alıyoruz.

Limnionas plajı güzel ve sakin görünüyordu ama çakıllı plajı vardı.IMG_0025

Doğuya doğru sahilden yol alırken önümüze incecik kumlu bir plaş çıktı.

Psili Ammos plajı IMG_0053Pisagor a yakın olan kadar bilindik değildi ama biz beğendik ve plaja yerleştik.Arka tarafta dağın eteklerinde kafeterya gibi bir işletmesi mevcut.Şemsiye ve şezlong için para ödüyorsunuz.IMG_0054Bir şeyler atıştırıp, serin ama pırıl pırıl muhteşem bir denizin tadını çıkardıktan sonra akşam yemeği için daha önce giden arkadaşlarımızın önerisi olarak; Stella restoranı arıyoruz.Bahçe içinde çok sevimli ama küçük bir restoran.Önceden rezervasyonumuz olmadığı için ellerinde bizi doyurmaya yetecek malzemeleri olmadığını söyleyerek bizi üzülerek kabul edemiyorlar .

Bizde Pamuğumuza atlayıp ORMOZ balıkçı köyüne gidip Kerkis otelin restoranında akşam yemeğimizi yiyoruz .Dilek yarım adasının tam karşısında Şirin bir balıkçı köyü sahilinde ,sevimli bir ortamda ellerinde ne varsa yiyoruz.🙃😵🤑 Dilek yarım adasının tam karşısında (2)Yaşlı bir amca elinde torbalarda, ballı susamlı fıstık satıyor ,o kadar sevimli ki kıyamıyoruz ve 100 gramına 5 euro gibi bir para verip fıstıkları alıyoruz. İyiki de alıyoruz ,oğlumun severek tek yediği kuruyemişi keşfetmiş oluyoruz.Sonra amcamın arkasından koşturup elinde kalanın hepsini alıyoruz.Dilek yarım adasının tam karşısında (3) Çok keyifli bir akşam yemeğinin ardından otele dönüş vakti geliyor ,yolumuz uzun;adanın bir ucundan diğerine geçeceğiz.Ormanın içinden ıssız ama rahat bir yoldan otelimize ulaşıyoruz.

Adanın güneyinde yer alan denize dimdik dağların arasında bakir koyların sayısı oldukça fazla ama çoğuna teknelerle yalnızca denizden ulaşım var.Toprak yoldan inen dimdik virajlı yolları göze alabilirseniz muteşem manzara size ödül olarak sunuluyor.

Arabayla rahatça ulaşabileceğiniz güney plajları ;

Balos Plajı

Papa plajı  deniz çakıllı .Teraslı bir plaj  yapmışlar her terasa şezlong koymuşlar deniz güzel.

Potokaki plajı Psili ammos dan daha iyi diyorlar.Pythagorion un 2 km  batısında yer alır. İçinde yer alan Koyros retoran öneriliyor.

Otel Glicorisa nın plajı  Phytogorio merkeze 3 km,  Plaj sevimli, ücretli şezlong ve şemsiye mevcut. Kumsal çakıllı fakat deniz tertemiz ve keyifli,  rüzgarlı da değil

Zefiros plajı

Psili Ammos     Adanın güneyinde rüzgar almayan kumsal, süt liman deniz. 6 euro verip şezlong ve şemsiye kiralıyabiliyorsunuz. Dışarıdan yanınıda yiyecek ve içecek getirmek serbest. Yakında market de var. Tek sorun çok kalabalık olması ve çok Türk olması. Çocuklu aileler için en güzel yerlerden birisi. Bir kısmı askeri bölge olduğundan giriş yasak. Sahilin tam karşısı ise Güzelçamlı. Sofia’s adlı kafenin hem otoparkı var ücretsiz, hem soyunma kabini ve duşları, hem de plajda şezlongları.

Klima plajı  Posidonio ya inerken sağda. Girişte solda Kaduna tavernasına gidin.Otopark şemsiye şezlong duş ücretsiz.Plaj da denizde rahat yürünebilen çakıl taşlı . İskelesi olduğu için rahat girilebilir denize.

Klima merkezde, çok sempatik ve küçük dükkanlar var. Her şey gerçek anlamda ucuz fakat kaliteli. Burada: güzel bir deniz ürünleri yemeği yemek için: Agios Nikolaus’u tercih edebilirsiniz. Bu balıkçının özelliği: genelde turistlerin değil de yerli Yunanlıların gittiği bir balıkçı olması.

Posidonia plajı Türkiye’ye en yakın yer.Turkcell çekiyor.

Kerveli Plajı

Sidera  Plajı şemsiye şezlong yok

    Son günümüzü PYTHAGORİON  kasabasında geçiriyoruz.

Pisagorun doğup büyüdüğü yer olduğu için bence hepimiz için önemli. Öldüğü diyemiyeceğim çünkü o dönemin iktidarında olan zalim Polykrates le olan çatışmasından adadan kaçmış ve güney İtalya kıyılarında hayata gözlerini kapamış.

M.Ö. 570-495 yılları arasında yaşamış bu ünlü filozof ve matematikçinin “Pisagor Üçgeni” formülünü hepimiz biliyoruz sanırım. Müziğin matematikle olan ilişkisi ve felsefeyle ilgilenen Pisagor a, adalet kupasını ve verilmek istenen mesajı öğrenince bir kez daha hayran kaldım. Bazıları böyle deha olarak dünyaya geliyor işte.Adada, bir çok hediyelik eşya satıcılarında bulabileceğiniz bu kupayı almadan dönmeyin. pisagor (1)Bardak oldukça ilginç, ters çan biçiminde ve altı delik olmasına rağmen içindeki asla dökülmüyor. Ancak içindeki çizgiyi aşacak miktarda sıvı koyduğunuz anda içindekiler tamamen akıp gidiyor. Pisagor yüzyıllar önce bizlere ne kadar basitçe insanlık dersi vermiş.“İnsan bazen yaşamın sundukları ile yetinmeyi bilmeli, zira daha fazlasını elde etmek isterken elindekiler de kayıp gidebilir”.

   Kasabada küçük bir arkeoloji müzesi bulunuyor .IMG_0134

Pythagorion antik liman kenti ve güney doğusundaki Heraion Tapınağı Unesco Dünya Mirasları listesinde. Tanrıça Hera’nın antik çağdaki en büyük kutsal alanlarından bir tanesi.6205172-Heraion_Samos-0 Pythagorion’a yakın bir noktada, 8 km batısında   Ireon’da yer almakta. MÖ 570 yılında kurulmuş. En az 100 sütunla desteklenen 80 m uzunluğunda 45 m genişliğinde antik yunan şaheseri; o döneme kadar yapılan en büyük Yunan tapınağı imiş. Tapınağın büyük kısmı Pers savaşında yaşanan 30 yıllık kuşatmada yıkılmış. Çevresinde daha bir çok küçük tapınak, antik site ve 5. yy da yapıldığı düşünülen Hristiyan bazilikasının kalıntıları bulunuyor. Burada bulunan kalıntıların çoğu şehir merkezinde ki müzede sergileniyor.                                

 Arkaik çağın en önemli tapınaklarından olan yapının korunma durumu çok iyi değil, ama arkeoloji severlerin mutlaka görmesi gereken bir yer.  Şehir merkezinden yaklaşık 5 km uzunluğunda ki kutsal bir yol ile ulaşılıyor buraya. Zamanında: dünyanın en büyük tapınağı olması planlanan bu yer, hiçbir zaman tamamlanmamış. Efes Artemis Tapınağı yapılmamış olsaymış ana tanrıça Hera için yapılmış olan bu tapınak:  dünyanın yedi harikasından biri olacakmış. Ancak, Efesliler kendi tapınaklarının ölçüsünü biraz daha zorlayarak, boyut olarak ta, gösteriş olarak ta, komşuları Samos’luların bu görkemli tapınaklarını geçmişler .Bence zaman buraya daha acımasız davranmış o yüzden Ephesos gibi görkemli kalıntılar görmeyi beklemeyin.   Ziyaretçilerin, ayağa kaldırılmış tek sütun, çevredeki tanrıça heykelleri ve zemin kalıntılarından tapınağın bir zamanlar nasıl etkileyici olduğunu hayal etmeleri gerekiyor.😀 Çevrede: bir roma hamamı, başka tapınaklar ve antik yerleşimden kalan diğer kalıntılar da görmek mümkün.  Kutsal alanın sonunda, deniz kıyısındaki information house ziyaret edebilirsiniz. Girişler 6 euro, çocuklar ücretsiz.

   Christian Bazilika ve Earl Kalesini gezebilirsiniz.Bazilikanın içinde Samosun kurtarıcısının heykelini görebilirsiniz.                             Folklorik müze buradadır.

   Lygourgo Logotheki nin kulesi buradadır ve Bizans müzesi olarak kullanılıyor.

   Arka yamacına kurulu olan Monastery of Panagia Spiliani, 1586 dan bu yana bir çok tarihi mirasa ev sahipliği yapıyor. 95 basamaklı merdiveni olan beyaz manastır mağaranın içinde ilgi çekici. İçindeki dini resimler işlenmiş kurşunla çizilmiş.

Eupalinos kemeri tunnel_of_eupalinos_samos_6Dünya harikalarından biri olarak kabul ediliyor. Pitagorionun 2-4 km batısında yer alan yer altı su kemeri.  Kemer 1 km uzunluğunda ve 1.75 km çapa sahip. Kaynak suyunu: 1 km. ötedeki yerleşime getirebilmek için, antik Yunanlılar tarafından, 2500 yıl önce, dağın 9 metre altı oyularak yapılmış.  Girişten 425 metre sonra tünelin birleştiği yeri görebilirsiniz. Giriş 4 euro

   İşte ilk gün Limanına indiğimiz bu kasabayı gezmeyi son güne bıraktık ki akşam 17:00 da ki feribotumuza rahatça yetişelim diye.  Pisagor kasabası bize çok sevimli gelmedi. Sahili Marmaris limanındaki itici sıralı restoranların bulunduğu sahile çok benziyordu . En çok Türk burada olunca da böyle hissetmiş olabiliriz tabi. Kuzeyin püfül püfül esen rüzgarları burayı pas geçince ortam yangın yeriydi. Sıcaktan bunalmış şekilde Lykourgou Logotheti caddesinde alış veriş yapıp en ünlü dondurmacısı OrangeIMG_0057 de dondurmamızı yedik ve Limanın ortasında ki Pisagorun heykelini ziyaret ettik. Gelmeden önce gördüğüm fotoğraflarından  dolayı mı, matematiği çok sevmemden dolayı gönlümde ki yerinden mi bilemem ; daha büyük bir heykel beklemiştim . IMG_0140

 

-Yeme içme-

Trip advisor da en iyilerden biri seçilen Elia  restoran;  IMG_0135Akşam yemeğini deniz kenarında ve canlı müzik ile yemek isteyenler için doğru adres. Lezzetler ve servis oldukça iyi diye yorum yazanlarda var o kadar ünü hak etmiyor diyenlerde var. Fiyatları da görünce biz riske girmedik,siz denemek isterseniz rezervasyon yaptırmalısınız. Limanın sonunda rahatça bulabilirsiniz.

Maritsa : Ara sokakta, bahçe içinde ancak hava çok sıcak olduğu için  tercih etmediğimiz mekanın en ünlü lezzetleri: Dakos salatası ve ızgara ahtapotmuş.

Corner bar                                                                                                                    Gregory’s bar limanın çevresinde

    Trata taverna IMG_0145Soldaki sıra sıra restoranları geç liman dışına doğru git. Elia retoranı geçtikten sonra köşede. Remetaki plajında akşamları denizin üzerinde masalar kuruluyor.Fiyatlar ve kalite güzel.

Bir şeyler atıştırdıktan sonra Pamuğumuzla vedalaşıp en kısa zamanda tekrar gelmek üzere feribotumuza biniyoruz.Ve işte karşımızda beton yığınlarını gördüğümüzde Kuşadası na geldiğimizi anlıyoruz.😥IMG_0148

 

        

 

 

EZE KÖYÜ-DAHA GÜZELİ VAR MIDIR?

Published by:

Nice den arabamıza atlayıp,Eze köyüne doğru yola çıktık.Ortaçağdan kalma bu çok özel olduğunu düşündüğümüz köyü görmek için hepimiz yani ,çocuklar dışındakiler😊çok heyecanlıydık.Deniz kenarından süzülerek giderken önümüze çıkan muhteşem manzaralara hayran kaldık.Doğanın sürekli katledildiği bir ülkeden gelen bizler;doğanın bu kadar güzel korunduğu koyları ve yerleşim yerlerini görünce sanırım biraz hüzünlendik.IMG_8272IMG_8335

IMG_8393İşte tam bu güzelliklerle büyülenmişken Eze ye vardık.Hemen önümüzde ki otoparka arabamızı bırakmak istedik; fakat en gözde sezonda olmamızdan dolayı yer bulamadık.Bizde biraz uzak da olsa yolun kenarlarında konulabilecek ilk yere arabamızı bırakarak ,turizm enformasyon bürosuna uğrayıp ,haritamızı aldıktan sonra köyü tırmanarak dolaşmaya başladık.IMG_8420

 14. Louis tarafından İspanya savaşı sırasında,1706 yılında tüm duvarları yıkılmış en son 1860 Nisan ayında Fransa’ya ait olduğu ilan edilmiş ve o tarihten bu yana da dünyanın her yanından turist akınına uğrayan bir yer. Kasaba önceleri, haçlı seferleri döneminde kendilerini batı olarak lanse eden bölge insanlarının, müslümanlara verdikleri genel ad olan Afrika’dan gelen Sarazenler’den korunmak amacıyla inşaa edilmiş. IMG_83751388’de Savoy Düklerinin yönetimine girmiş. 1543’te ise Kral I. François döneminde, Kanuni ‘nin gönderdiği Osmanlı kuşatmasına maruz  kalmış.Fransa Kralı I. François, Şarlken’e karşı Osmanlılar’dan yardım isteyince, Kanuni Sultan Süleyman  Barbaros’u  Fransa’nın Akdeniz kıyılarına göndermiş. Barbaros ise  Toulon’da Fransız donanmasıyla birleşerek 1543’te Nice’i ve Eze’i almış. Eze her ne kadar kartal yuvası gibi zirvede olsa da tarihi boyunca savaşlara, istilalara, yıkımlara uğramaktan  kurtulamamış. Hal böyle olunca da bir sürü kültürün varlığı ile inanılmaz bir mozaik çıkmış ortaya.

   Deniz seviyesinden 429 metre yukarıda kurulmuş Eze…..Anlayacağınız üzere sıkı bir tırmanış bizi bekliyordu…

   Kale girişi ile Eze’ye de girmiş olduk. Nereden gidelim diye sıkıntıya girmeyin,dar ve taş yollar sizi  zirveye kadar götürüyor.eze-8  Kendinizi bu sokakların gönlünüze hitap eden çekiciliğine bırakarak gezmek en güzeli.Tarihi Bronz Çağa dayanan duvar kalıntıları,rengarenk çiçekler, her köşesinde bir hikaye, bir güzellik…dsc04190   Karoların üzerinde yürürken sanki tarih ayaklarınızın altından akıyor. Sokaklar sağlı sollu hediyelik eşya satan dükkanlar, butik oteller, sanat galerileri ile  dolu o yüzden hemencecik tepeye varamıyorsunuz.
Oteller ise dışardan taşduvar görünse de içlerinin çok şık olduğunu tahmin edebiliyorsunuz.Beklenildiği üzere gerek konaklama gerekse kahvaltı ücretleri bütçeleri zorlayacak kadar da yüksek.
Bu otellerden en ünlüsü “Chateau Eze”; biz yapamadık ama belki siz muhteşem terasında bir kahve molası verebilirsiniz.
images   Eze’nin dar sokaklarını filozof Nietzsche’nin 1883’de tırmandığı ve ünlü eserlerindenolan ” Böyle buyurdu Zerdüş” ü Eze’de yazdığı söylenmekte.Kalenin giriş kısmında “Nietzsche Yolu”yazan bir tabela göreceksiniz. Orası Nietzsche‘nin yürüyüş rotasıymış.indirHer gün bu patika yoldan aşağı, denize kadar inermiş  Nietzsche ile aynı sokaklarda yürüdüğünü bilmek insanı biraz daha heyecanlandırıyor.

  Alfred Hitchcock, Grace Kelly ve Cary Grant’ın oynadığı, Kelepçeli Aşık romantik gerilim filmini 1955’de burada çekmiş.

    Köyün içerisinde Eze’nin ilk aristokrat ailesi olan Riquier ailesinin de evi var, ailenin geçmişinin 14. hatta 13. yüzyıla kadar dayandığı biliniyor. Evin 1930 yılından bu yana sahibi olanlar son olarak eve İtalyan stili bir çeşme yaptırmış, 1952 yılında evlerin içerisine su tankları gelene kadar köyün neredeyse büyük çoğunluğu su ihtiyacını bu çeşmeden sağlamış.Bu çeşme Le palnet denilen bölgede.img_6165

 Köy  adını  Tanrıça İsis’ten  alıyormuş. M.Ö. 2000  civarında Romalılar tarafından  köye yerleşilmeye başlanmış.Nüfus, kışın 100 kişiyi bulmazken  yazın 3000 kişiye kadar çıkıyor.    IMG_8421         Zirvedeki saat kuleli Sainte-Croix Chapel’i de 14.yy da yapılmış.Bu kilisede 15-16 Nisan 1860’ta Éze’in Fransa’ya katılması oylanmış.

Klisenin bahçesinden manzara

Klisenin bahçesinden

     IMG_8435Chateau  de la Chevre  d’ Or..Yani  Altın  Keçi Şatosu..Bu isim ,  köyün  hazinelerini  çalmak isteyen haydutlara karşı  köyün  arka sokaklarında  yollarını  kaybettiren keçilerden geliyor. chateau-chevre-or-eze    Bir de İsveç  kralı Prens William 1923-1953  yılları  arasında  bu  köydeki  Eze Şatosunda kalmış.

    Chapelle  des  Penitents  Blanc  köyün  aynı  zamnda en eski  binası.  Eskiden köy  halkı  toplantılarını  burada yaparmış.

  Gezerek köyün en tepesine çıktığınızda sizi Eze nin botanik bahçesi karşılıyor.İçeride fazladan bir şeyler görebileceklerini düşünmeyen grubun erkekleri, bir şeyler içmek için bir yere oturdular.Bayanlar olarak tabi ki bahçenin içini merak ettik.Merak pek iyi değildir derler ama bizi çok memnun etti.😃Kaktüsden ziyade manzara nefis ,görmeye değer.1949 yılında köyün en tepesinde  kurulmuş olan bu egzotik botanik IMG_8422parkı ve heykelleri 6 euro  vererek  gezebilirsinizIMG_8423. Özellikle  kaktüs  sevenler deniz  kızı heykellerini de  görerek bu bahçeden çok haz alacaklardır.

Bu heykelleri, bütün hayatı boyunca feminizmdeki büyüyü araştıran, Jean-Phillippe Richard adlı bir heykeltraş yapmış. Heykeltraşın yarattığı tüm kadın heykellerinin hepsinin altında bir edebi sır saklı..IMG_8389

IMG_8369            Yukarı çıkarken önünüze ilk çıkan heykel; Margot isimli  deniz kızının  atında  şöyle yazar  :  “Beni  takip et  genç  adam  ve  sırlarımı  öğren..         Hemen  hemen…”IMG_8379    Barbara:”Rüzgar benim bedenime dokununca değişir”IMG_8385     Chloe:”Nerede doğduğumu bilmiyorum ama şu an yaşadığım yer burası”

IMG_8388       Marina:”Birinden diğerine benzer farklı olur .En eşsiz,şey”IMG_8391

         Tanrıça İsis”Beni tanıdın mı,ben aynıyım şimdi de farklı”

     En tepe de bulunan üç heykel :Anais”Tanrıça olarak cesaret edemem,deniz kızı olarak yapamam,kadın olarak benim.”

      Rose”Sessiz sözler eğer mutluluğu bilmeseydim sana ve sana yeterli olmaya bakardım.”

      Melisande”Kim beni hayal etti,kim beni yarattı,kime evet dedim.”IMG_8378

IMG_8376Kalenin arka kısmında ünlü Fransız aktörü Francis Blanche’ın de yattığı mezarlığı ve dağlar arasından süzülerek akan otoyolu izleyebilirsiniz.IMG_8372  Eze’in tepesinden St-Tropez’i hatta Korsika Adası’nı bile görebilirsiniz. IMG_8359

     Ulaşım;

      Nice den Eze ye trenle gidildiğinde  köyün alt kısmı  yani deniz kıyısı bölümün de  inmiş  oluyorsunuz.  Yukarıya  çıkmak  oldukça  zahmetli diyorlar. Garibaldi  meydanı  yakınlarında ki  bir  duraktan  82 numaralı otobüse binerseniz;  1.5 euro  ödeyerek manzarayı seyrede seyrede gidip, tam  köy  meydanında inebiliyormuşsunuz.IMG_8384

  Köyün kendine ait küçük bir sahili var; Mala Beach.Deniz maalesef çakıl ve sahilin eni çok dar. Yiyecek içecek alabileceğiniz bir yer ve de kabin yok. Sadece bir özel plaj var.IMG_8373

   Elle parfüm imalatının yapıldığı tarihi ve yerel parfüm fabrikası Fragonard‘ ın Eze şubesini gezebilir, parfüm, sabun, krem, aromatik yağ  alabilirsiniz.hatta Fragonard’ın parfümlerin içeriğini öğrenebileceğiniz, hangilerinin size yakışabileceği konusunda danışmanlık alabileceğiniz ve yapım aşamalarını görebileceğiniz bir müzesi bile var.Köydeki diğer parfüm fabrikası ise Galimard. Her iki fabrikanın da kuruluşu 250 yılın üzerinde. İmalatta kullanılan  güllerin bir bölümünün Isparta’dan gönderildiğini duymak insanın gururunu okşuyor. Parfüm müzesini saat 08.30-18.30 arasında ücretsiz gezebilirsiniz.

IMG_8370

Gördüğüm en şirin köydü;tepede,bir tarafında muhteşem dağ manzarası ,bir tarafında da Akdeniz in göz alabildiğince maviliği…tabi tüm bunların yanında özenle korunmuş olması sanırım en kısmını ,benim adıma açıklamakta…Güzeli gören gözler nedense aynı hazzı başkalarının da almasını istiyor.İşte bu yüzden görmelisiniz diyorum.😉

CASİS-ŞİRİN BALIKÇI KASABASI

Published by:

Cassis-liman     Yine söylüyorum Marsilya harika… harika bulmamın en büyük nedenlerinden biride yarım  saat içinde ister güzel bir dağ köyüne ister şirin bir balıkçı kasabasına erişebilmeniz…Daracık bir yol dan gidiyoruz Cassis e, bir şerit gidiş, bir şerit geliş..Dağların arasından geçiyoruz, yemyeşil her taraf ,güneş pırıl pırıl,arada deniz ekleniyor bu eşsiz manzaraya…serin rüzgar arabanın açık camından yüzümüze vuruyor ve işte böyle bir huzur içinde ulaşıyoruz..

     Marsilya nın 30 km güney doğusunda yer alan,7793 kişinin yaşadığı kasaba popüler bir tatil beldesi olduğundan yazın bir hayli kalabalık oluyor.Sezonda oradaydık ama yinede güzeldi..Çevresinde ki çam ağaçları ve üzüm bağları,küçük sevimli limanı ,pastel renkli evleriyle kendinizi  bir yağlı boya tablo içinde hissediyorsunuz..

      Otopark konusunda birazda araç büyük olunca zorlandık..Mimosas car park hem büyük hemde güvenli diyorlar neyse ki biz aramaya gerek kalmadan kasabaya iniş yolundaki otoparka park ettik.Daracık sokaklarından kıvrıla kıvrıla limana doğru indik.Çok şık küçücük dükkanlar,sevimli evler arasından , taş sokaklardan fotoğraf çekerek aşağıya indiğimizdevisiter_cassis_place_fontainePlace de Republique” meydanına çıktık.

         Sahile inen sokakların birleştiği,sevimli dükkanların olduğu bir meydan burası;tam ortasında da tarihi bir çeşme mevcut… Cassis eski bir liman kasabası olsa da provence karakterini çok iyi bir şekilde taşıyor. Limana indiğimizde şirin panjurlarıyla evler ve önlerinde balıkçı tekneleri bizi karşıladığında burada yaşayanların ne kadar şanslı olduğunu düşünmeden edemedim😊

       Sahilde ki balık restaurantları tıklım tıklım doluydu.Grand Bleu bunlardan en popüler olanıymış.Burada balık yemek gerekiyordu ama maalesef bizim bu şirin kasabaya ayıracak sadece bir kaç saatimiz vardı.Bizde ton balıklı sandviçlerimizi elimize alarak sahile doğru yürüdük..Sahile gelince muhteşem bir kalabalıkla karşılaşınca ürkmedik desek yalan olmaz,en azından orada denize girme planı yapmadığımıza mutlu olduk.Plage de la Grande Mer Plajı limana yakın olanı.Yarımada tarafına giderken sahildeki otoparkın önüde de Bestauan plajı vardır.IMG_8122IMG_8126   Bestauan Plajı Casissin doğal plajı olup ince çakıllı,diğerine nazaran daha küçüktür.Plajın hemen arkasında bir otel ve de beach club bulunmaktadır.

               Moulin limanın da ücretsiz harita edinebilirsiniz ama bence çok gerek yok,limandan sonraki ara sokakları kaybolurcasına dolaşmak daha zevkli..Cassis_Parking_Relais_Cassis_2014

             Limanın ortasında bulunan Aziz Peter in 17. yy dan kalma ahşap heykeli ,her yıl haziran ayının son pazarına denk gelen Aziz Peter bayramında (La Fete de la Saint Pierre),   kortej eşliğinde sokaklarda gezdiriliyormuş.

        Merkezi limana çok yakın olan Republic Meydanı ve bitişiğimdeki Baragnon Meydanında her çarşamba ve cuma sabahları köy pazarları kuruluyormuş.

       Yine Baragnon meydanının yakınında Musee d’Arts & Traditions Populaires (Sanat ve Halk Gelenekleri Müzesi)’ni ücretsiz gezebilirsiniz.

        Bizim en çok isteyip de yapmak için vakit bulamadığımız tekne turları ile Calangueler arasındaki gizli plajlara ulaşabilirsiniz.Sadece denize giremiyorsunuz sanırım, görsel olarak mutlu eden turlar bunlar.Süresi 45 dk.dan başlayıp 1.5 saate kadar uzayan  turlarının fiyatları 16 – 22  € arasında. 10 yaş altı için ise 9 € başlayan indirimli fiyatlar uygulanıyor. 

    Eğer bizim gibi kısıtlı vaktiniz varsa,gezi treni ile (petit train) Cassis’in sokaklarını ve çevresini, çoğu zenginlere ait havuzlu lüks villalardan oluşan güney-batıdaki Presqu Ile Yarımadası na kadar ulaşabilirsiniz.IMG_8124

    Sabah erken saatlerde orada bulunuyorsanız Barthelemy Limanı nın da kurulan balık pazarında balıkçıların tezgahlarına göz atabilirsiniz.

     Bu kasabaya trenle de ulaşabilirsiniz;yaklaşık 30 dakika sürüyor fakat gardan indikten sonra merkez 3 km ,eğer taksi çağıralım derseniz gişe üstündeki numaradan taksi çağırmanız gerekiyor.Otobüsle gelmek isterseniz,Marsilya da Castellne Prado dan kalkan M6 veya M8 otobüsüne binmelisiniz.Süre ortalama 40-50 dakikadırYaklaşık 2.70 euro civarı hatta gidiş dönüş daha ucuz.M8 daha sık kalkıp ,daha manzaralı yoldan geldiği için tavsiye ediliyor…

       Cassis in tarihi neredeyse Marsilya kadar eski.MÖ5. ve 6. yüzyıllara ait izler var.Tarih boyunca buraya Ligurlar,Grekler ve Romalılar yerleşmiş.Barbar saldırılarından korunmak için tepede bulunan Castrum de Carsisi (cassis kalesi) ni inşaa etmişler.Zaman kısıtlılığından grup oraya tırmanmaktan kurtuldu,yoksa oradaki manzarayı kaçırmazdım.😊   1400 lerde Baux de Provance Lordu nun yönetimi altına girmiş.19. yüzyılda Virginia Wolf gibi entellektüeller tarafından keşfedilince gözde bir tatil beldesi olmuş.1920 lerde buraya gelen  Winston Churchill burada resim dersleri almıştır.Felix Ziem, Raoul Dufy, Paul Signac, Joseph Garibaldi gibi dönemin ünlü ressamları Cassis’i bir yeri olarak seçmişlerdir.IMG_8291

     Provénce kelimesi,bölgeye Romalıların verdiği “provincia nostra” yani “bizim bölge” isminden kaynaklanıyor  Buraya gelen sanatçıların hissettiklerini çok iyi algıladığımdan burasıyla ilgili düşüncülerini yadırgamadım ;çünkü kimliği bilinmeyen bir yazardan yörede yaşayanların yaptığı bir alıntıya göre; “Tanrı güneşi, toprağı, dağları ve denizleri yaratıp hepsini yerine yerleştirdiğinde, elindeki malzemelerin tümünden biraz arttığını fark etmiş. Kalanları bir araya getirerek, bunlardan yeryüzünde bir cennet oluşturmaya karar vermiş. Böylece, Provence yaratılmış…”söylemi ile Provans doğumlu Nobel ödüllü yazar Frederic Mistral‘in de söylediği “Paris’i gören ama Cassis’i görmeyen biri “hayatımda hiç bir yer görmedim diyebilir”düşüncelerine hep birlikte katılıp arabamıza atlayıp Cannes e doğru yola çıktık.

 

MARSEİLLE-MARSİLYA – GÜNEŞİN TERK ETMEDİĞİ ŞEHİR

Published by:

cote-dazur-balayi-76_b

Güney Fransa tatil gezimizin başlangıç noktası Marsilya…..

Farklı sitelerden okuyarak gittiğimiz bu şehir için genel kanı;çok beğenilmemiş ve hatta güvenlik sıkıntısından dolayı kalış hiç önerilmemiş şeklinde idi..Şehirler ve insanlar arasında farklı çekimler olduğunu düşünürüm her zaman,o yüzden bu tür yorumlardan etkilenmeden kişiler kendileri karar vermeliler bir şehri sevip sevemeyeceklerine.İki gece kaldık bu liman şehrinde ve bir gününü şehri gezerek bir gününü çevre köylerini gezerek geçirdik ve inanılmaz keyif aldık.

Gelelim şehrin genel özelliklerine;

Fransa’nın güney doğusunda bulunan, Bouches-du-Rhône ilinin ve Provence-Alpes-Côte d’Azur bölgesinin merkez şehri, 2009 nüfus sayımı’na göre 850.602 nüfusuyla Fransa’nın 2. en büyük kentidir.Avrupanın en büyük kara alanına sahip şehridir.Deniz kıyısı 57 km dir.Akdenizin en büyük ticaret limanı:240 m2 alan ile,Avrupanın da 4. büyük liman kentidir.

Kenevir üretiminde dünya da ilk sıralarda yer aldığı için yakın bir döneme kadar uyuşturucu ve bataklık şehri olarak adı anılmış.Güvenlikteki sıkıntıda buradan geliyor sanırım ama biz gece yarısı sokaklarında çok rahat dolaşabildik.Yinede siz özellikle kapkaççılara karşı çok dikkatli olun,bu kadar kişi boşuna uyarmamıştır diyorum.Çok farklı kültürleri barındırdığı için fransızlar buraya “Mars Gezegeni” adını takmışlar.Özellikle Cezayir kökenli kuzey Afrikalı insanlar çoğunlukta.. IMG_8161

M.Ö 6.yy da 12 İyon şehrinden biri olan Phokaialıların İzmir yakınlarındaki Foçayı kaybettikten sonra eski limandan girerek burayı kurmuş.

2500 yıllık bir tarihe sahip olan şehir için tarihteki en anlamlı olayları; 1792 yılında,Fransa devrimi sırasında devrimci hükümeti savunmak için 500 kadar gönüllünün Paris e buradan yürümesi ve bu yürüyüş sırasında söyledikleri ‘devrim için toplanma çağrısı’ nın ileri ki yıllarda ‘Le Marseillaise’olarak bilinen Fransa ulusal marşı olarak kabul edilmesidir.Marşı gitmeden dinlemek isterseniz www.youtube.com/watch?v=eLRgAwGsE4c i tıklayabilirsiniz..biz merak etmiştik 😉

1996 dan beri Dünya su başkenti,

2013 de Avrupa  kültür merkezi veee en çok ilginizi çekebilecek olanda 2016 Avrupa futbol şampionası burada planlanıyor…IMG_8137  Notr Dame de la Garde nin bahçesinde çekebildiğim kadarıyla “Velodrome Stadı”nı görüyorsunuz.Üzeri tamamen kapalı,67000 kişi kapasiteli ve içersinde mağazalar,otel ve spor kompleksleri bulunmaktadır.Musee Boutique de L’om-Om Müzesi ve Mağazası kompleksin içindedir.Efsanevi, yerel futbol takımının geçmişine ait izler bu müzede sergilenmektedir. Müze: stadyumun avlusu içinde, mal satan büyük mağazanın köşesindeki cam dolaplarda sergilenen objelerden oluşmaktadır. Burada, bazı kararmış kupalar, ünlü yıldızların formaları, kalecilerin eldivenleri ve ayak izleri görülebilir. Ayrıca, bulunan diğer hediyelik eşyalardan mutlaka bir şeyler bulup satın alabilirsiniz.

Ülkenin en büyük kruvaziyer limanı burada bulunmaktadır ki, bu limanın yıllık yolcu kapasitesi: 700.000 kişi kadardır.

İklimi ;  Başlıkta belirttiğim gibi 300 gün güneşli ,yazın 25-26 derece ,kışın 12-15 derece civarında ısıya sahip.Biz Ağustos 15 gibi oradaydık püfür püfür esen harika bir hava vardı🌄

Neleriyle ünlü bu şehir derseniz ;lavanta tarlaları,zeytin yağlı sabunları,santon adını verdikleri el yapımı bibloları..

Nerelerden alış veriş yapalım??

   Flea Market-Le Marche aux Puces:

Burası, şehrin bit pazarıdır. Burada: ağırlıklı olarak Arap meyve, sebzeleri ve el üretimi objeler satılmaktadır. Öte yandan buranın bir başka özelliği daha var. Ucuz pizza, kuskus, kahve, Kuzey Afrika pasta ürünleri ve kebap tatmak isterseniz, buradaki küçük yemek yerlerini denemeniz gerekir. Adres:130 Chemin de la Madrague-Ville, 13015

Santos Market-Foire aux Santons:
Burası Noel pazarıdır ve eski bir geçmişe sahiptir. Burada, ilk Noel pazarı, 1803 yılında açılmıştır. Burada: kil figürler satılıyor.Adres: Vieux-port, Quai des Belges, 13001

Craft Market-Les Artisanales du Vieux-Port:
Burada: özellikle Marsilya sabunu, provençal bal ve zeytin ve zeytin ürünleri bulup satın alabilirsiniz.

Fish Market-Marche aux Poissons:
Buradan, günlük taze balık satın almak mümkündür. Bunlar: beklerken sizin için temizleniyorlar. Ama, saat 13.30 da kapanıyor.

     Ulaşım??

“Marseille Provence Airport” isimli havaalanı, şehir merkezine 30 km. uzaklıktadır .Havaalanından hareket eden otobüsler, yolcularını, şehir merkezindeki Saint Charles Tren Garına getirebiliyor. Buradan da, taksi yada metro ile, istediğiniz yere geçebilirsiniz. Otobüsler: 05.10-00.10 arasında, her 20 dakikada bir hareket ediyor. Yolculuk süresi, 25 dakika sürüyor ve ücreti, 8.50 euro imiş.
Havaalanı ile şehir merkezi arasında taksi tercih ederseniz, muhtemel ödeyeceğiniz ücret, gündüz için 40 euro, gece için ise 50 euromuş
Marsilya ile diğer bazı şehirler arasındaki, hızlı tren ile ulaşım süreleri : Marsilya-Lyon arası, 1 saat 50 dakika, Marsilya-Lille arası: 5 saat, 20 dakika, Marsilya-Bruxelles arası: 5 saat 20 dakika, Marsilya-Toulouse arası: 3 saat 20 dakika, Marsilya-Geneve arası: 4 saat 45 dakika,Marsilya-Nice 50 dk ve 17 euro
İki tane yer altı metro hattı var. Bu hatlarda: M1-Mavi çizgi: genellikle doğu-batı yönünde hareket eder. M2-Kırmızı çizgi ise, güneyden kuzeye çalışır. Her iki hatta Castellane bölgesinin güneyinde kesişir. Onlar üzerinde: 30 otobüs hattı ve iki tramvay hattı bulunmaktadır.
Metro, her gün: saat: 05.00-22.30 saatleri arasında faaliyettedir. Cumartesi-Pazar günleri, metro hattını: saat: 00.30 ile 05.00 arasında “fluobus” denilen sistem devralıyor.marseille-map
Tramvaylar, her gün saat: 05.00-00.30 arasında faaliyet sürdürmektedir.   Tek bilet alabildiğiniz gibi, 10 yolculuk için kart birde 3 günlük sınırsız kart da alabilirsiniz.

Alternatif  olarak bisiklet de kiralayabilirsiniz

Şehri gezmek için “petit train” dedikleri mini trenleri de var.Bunlar mavi beyaz renkte olup,Marsilya üniforması renginde.Bu trenler ile Eski liman-Notr Dame de la Garde arasını gezebilirsiniz.1Özellikle Notr Dame de la Garde ye bununla çıkın yoksa grubu oraya tırmandırdığım için söylenenleri ki tahmin ediyorsunuzdur,sizde yanınızdakilerden duymak istemezsiniz.😜

Le grand tour; Bu üstü açık otobüs 1-1,5 saat süreli şehri gezdiriyor.Erişkin 18 euro,çocuklar için 9 euro.

Artık seçim size kalmış.Biz bunların hiç birini değil ;aslında araba kiraladık ama şehri yürüyerek dolaştık😍otopark ücretleri ve otoban geçiş ücretleri muazzam uçuk fiyatlı bahsetmeden edemeyeceğim.😁 otelin otoparkına günlük 35 euro ,otoban geçişleride 4 -15 euro gbi değişen fiyatlar ödedik..Otelden aldığımz haritada renkli hatlar işaretlenmiş ,bu hatları kaldırımlara da işlemişler.Takip ederek önemli noktalara ulaşabiliyorsunuz.Bu sistemleri çok etkiledi.

Şehir içi turlar dışında, feribotlarla Marsilya civarındaki plajlara  gidebilirsiniz. “Cassis” ve “Calanques” ’e kalkan feribot turlarını var. Prado Sahil Parkı da deniz gezisi için bir başka alternatifiniz. Vapurlarla bu parka rahatlıkla gidebilirsiniz. Buralarda sörf dersleri alma imkânınız da var. Ayrıca parkta yer alan paten pistinde de hoşça vakit geçirebilirsiniz.

St.Charles Garı:

Tren garlarının yüksek bir mekana kurulabileceğini hiç düşünmemişsinizdir..Birçok Fransız filmine mekan olan bu yapı: şehrin yüksek tepelerinden birinin üzerine kurulmuştur. Garı, şehir merkezine bağlayan “Boulevard d’Athenes” caddesi üzerinde, alçalarak ilerleyen merdiven basamakları üzerinden, şehrin muhteşem manzarası izlenebilmektedir.Burası, şehrin ana tren istasyonudur. 1848 yılında hizmete açılmıştır.
Çatı bir kubbe çevresinde “U” şeklindedir. Küçük bir tepe üzerinde bulunan istasyon, anıtsal merdivenlerle şehir merkezine bağlanmıştır. Merdivenlerin iki yanında, heykeller bulunmaktadır. Bu heykellerde: Doğu ve Marsilya’nın Yunanca kökenlerini simgeleyen kadın figürleri bulunur. Merdivenler, ilk olarak 1925 yılında açılmış, ancak heykeller 1927 yılında tamamlanmış.
Günümüzde, bir çok çevredeki Fransız kasabasına buradan ulaşılmaktadır. Ayrıca, yüksek hızlı trenin güney ucu da buraya kadar uzatılmıştır. Hemen bitişiğindeki otobüs istasyonundan ise, yine çevredeki birçok yere ulaşım sağlanır.
Gezgindir Gezenin adi - Provence baskenti Marsilya foto 10 Gare de Marseille St.CharlesGezgindir Gezenin adi - Provence baskenti Marsilya foto 11 Gare de Marseille St.Charles

 

Şehre trenle gelenleri şehir işte bu manzara ile karşılıyor

 

Festival Danse et des arts Multiples yani dans festivali bütün yaz devam ediyormuş fakat biz denk gelmedik..

 

 

Neler yenir,içilir  buralarda??

Portakal esansı ile yapılan Navetta denilen kurabiyeleri var.Four des Navettes isimli fırından yemelisiniz. 232 yıllık bu fırın hala kurabiyelerinin sırrını açıklamamış..Beğendiniz mi diye sorarsanız bir parça tadımlık alın beğenirseniz devam edin diyeyim çünkü ben 4 kurabiyeyi 7 kişiye yediremedim😉58664830

Marsoillotes dedikleri ballı,portakallı, anasonlu ve çikolata kaplamalı şeker ilecalissons-2

Callissons dedikleri tepesi şeker hamuru kendisi badem ezmesi olanların tadlarını beğendik✨

Pastis1Pastis, bizim rakı gibi sulandırılarak içilen, ancak suyla karıştırıldığında hafif sarımtırak renk alan Fransız içkisi ya da rakısı var.İçimi cok hafif diyorlar ama rakıyla aram pek olmadığından ben denemedim.

  Yemek kültürlerinin temelinde zeytinyağı ve sarımsak bulmakta.Baharatlı yemekler,balık,kabuklu deniz ürünlerini denemelisiniz.

Boullabaisse;Sarımsak ve safran sosla gelen balık çorbası;Miramar isimli limandaki restoran da yememizi önerenleri dinleyip gittik, kapalıydı sadece üzerinde ismi var, içi boştu.Soupe au pistou,pieds et pagues ve Marsilya pizzası da önerilen  diğer lezzetler..

   Nerelerde yiyelim?

  Etkilenmediklerini söyleseler de İtalya havasını hissediyorsunuz.Akdeniz yemekleri ve deniz ürünleri bulabileceğiniz restaurantlar;

La Passerella; 52 rue Forniguer adresinde :+33 4 91 33 03 27  çok şirin bahçe içinde ,mutlaka rezervasyon yaptırın küçük bir mekan ve dolu oluyor.Muhteşem başlangıç ve sıcaklar..nefis şaraplar..özellikle kızarmış sebze tabağına bayıldık.Kış aylarında iseniz chateau la coste için.

il-giardino

“L’Epuisette”,Chez jeaneau,Chez Fonton bunlar öğlen kapalı,Le Confine,Pele Male,Au Vieux Clockser önerilen restaurantlardan  bazıları… sadece lütfen gitmeden açık olup olmadıklarını teyit edin…

Genel tatil günleri:  25 Aralık noel  1 Ocak;yeni yıl    8Nisan;paskalya günü  1Mayıs;işçi bayramı  8Mayıs ;zafer günü  14 Temmuz ;milli bayram  11Kasım ;ateşkes günü  mağazalar ve çoğu mekanlar bu günler kapalı aman dikkat!!

  Mağaza ve dükkanlar genelde 10:00-19:00 arası açık olup zeytinyağlı sabunları alın diyorlar😊Bu sabunlar her ne kadar Marsilya sabunu olarak bilinse de ,bir zamanlar bu sabunların gemilerle “Halep” ten geldiği söylenmektedir.Dükkanlar öyle şirin ve rengarenk olunca zaten almadan duramıyorsunuz…

ARTIK Şehri gezmeye başlayalım…..

marseilles-map

 Şehir Vİeux-port denen eski bir limandan oluşuyor.Burası ve çevresi şehrin kalbini oluşturuyor.Suit Nova otel Marseille centle kaldığımız için yürüyerek Cathedrale de la Major den gezmeye başladık.

IMG_8157

Esas olarak şehrin katedrali burasıdır.2’nci yüzyılda: Fransa’da inşa edilecek ilk katedral: Sainte Marie Majeure adıyla bilinir. Çünkü: kendini halka sevdirmeyi amaçlayan Prens Louis Napolyon Bonapart: Marsilya şehrinde böyle bir yapının yapılmasına karar verir. 1852 yılında katedralin yapımına başlandığında, aynı dönemde birçok yapı da, şehirde hızla yükselmeye başlar. Ancak: yapı için yeterli para bulunamaz ve yapı bitmeden mimar ölür. Bu kez işin başına, şehirdeki diğer birçok binada imzası bulunan mimar Henri Esperandieu geçer ve yapı 1893 yılında tamamlanarak, 1896 yılında kutsanır.
IMG_8156

IMG_8155IMG_8146
Bizans ve Gotik mimari stillerin karışımı olan yapı: bu görkemli dönemin refahını yansıtır. Kubbe: dünyanın en büyük altıncı kubbesidir ve yüksekliği 70 metredir. Uzunluk ise, 142 metredir. 3000 kişi kapasitelidir.
Evet, günümüzde, her yıl 15 Ağustos tarihinde, burada dini bir kutlama yapılmaktadır. Bu kutlamada “Meryem” in altın heykeli, tören alayı tarafından taşınır.

 Limanın kuzeyinde Musee des de I’Europe et de la Mediterranee-MuCEM:

IMG_8174

Müzenin ön kısmından liman girişi

ml_mucem_marseille_01_980Burası: Fort Saint Jean yanında; 17’nci yüzyıldan kalma bir site içinde: 2013 yılında açılan: Avrupa ve Akdeniz Uygarlıkları Müzesidir. Müze: Avrupa ve Akdeniz medeniyetlerine adanacaktır. Müze binası ise: mimar Rudy Ricciotti tarafından tasarlanmış olup “taş, rüzgar ve su” temaları işlenmiştir. Müze içinde: 500 koltuklu bir oditoryum, kitapçı ve restoran bulunmaktadır.

Kıyıdan yürüyerek limana doğru ilerliyoruz.Vieux port;IMG_8140 (2)
MÖ.600 yıllarından bu yana; şehrin doğal limanı olarak kullanılmıştır. Özellikle: şehir büyüdükçe, limanda önem kazanmış ve deniz halatının yapımında kullanılan “kenevir” üretimi artmıştır. 1800’lerin sonlarına gelindiğinde: Marsilya limanından, yıllık 1000 geminin geçtiği söyleniyor. Ancak: zamanla buhar; yelkenin yerini devralır. Bunun üzerine, bu liman çok sığ olduğundan (limanda denizin derinliği 6-20 metre arasındadır), buharlı gemilerin yanaşabilmesi için “La Joliette” bölgesindeki yeni rıhtım inşaatına başlanır. Yani, sonuç olarak, günümüzde, bu liman, yalnızca gezi tekneleri, yatlar için kullanılır olmuştur. 3500 yat kapasiteli ve 14 marina bulunan burada, ayrıca geleneksel balıkçı tekneleri ve diğer bir kısım küçük tekne barınmaktadır.

                    Fort Saint Jean

fortsaintjeanEski Liman girişinde, Louis 14. tarafından, 1660 yılında inşa edilmiş: birbirinin karşısında bulunan kalelerdir. Kalelerin yapımında: imparator tarafından: kalelerin Marsilyalı isyancılara karşı değil, şehrin dışarıdan gelecek tehlikelere karşı savunulması için inşa edildiğini belirtmek üzere, toplar, içeriye değil, dışarıya doğru yerleştirilmiştir. Fransız Devrimi sırasında ise, kaleler: bir hapishane olarak kullanılmıştır.

   Fort Saint Nicolas

34-Marseille1 (1)

Grand Theatre-Opera Binası:
IMG_8177Marsilyalılar: tiyatro ve operaya karşı hep bağlı olmuşlardır. Bu yüzden, şehrin çeşitli yerlerine, çeşitli tiyatrolar inşa edilmiştir. Ama: şehrin en büyük tiyatrosunun inşaatı; 1781 yılında başlamış ve 1787 yılında açılmıştır. Mimar: Benard’dır. Neo-klasik tarzda yapılan yapıyı: bir müzik ve dans tapınağı olarak tasarlamıştır. Devrimin ardından: birçok büyük opera sunumu olmuştur. Ayrıca: önemli opera eserleri Fransız prömiyeri, burada verilmektedir.
Ancak: 1919 yılındaki elektrik tesisatından çıkan bir yangında, tiyatro ve sahne tamamen yanarak yok olur, sadece temel duvarları ve sütunları kalır.
1921-1924 yılları arasında, Raymond Ebrard tarafından, bu kez, art-deco tarzında, Opera yeniden yapılır. 1800 seyirci kapasitelidir.
Tüm alanlarda, yaratıcı sanatçılar ve teknisyenler tarafından yapılan resim, heykel, mozaik ve ferforjeler kullanılır. Özellikle: sahne tarafında, heykeltıraş Antoine Bourdelle tarafından yapılan büyük bir friz ilgi çekmektedir.
Yapının ön tarafında bir yazı göreceksiniz ki bu yazının anlamını “Afrodit güzellik, Apollo ritim, Pallas denge, Dionysos hareket ve hayat”diye çevirdim ama grupta farklı yorumlar olmadı değil…😜

Palais du Pharo-Pharo Sarayı:
IMG_8148Açık denizden ayrılan koyun adı “Pharo” olarak geçmektedir. Koy üzerinde bulunan höyük, ilk olarak 14’ncü yüzyılda dikkat çekmiştir. Daha sonraki tarihi süreçte: Cumhurbaşkanı Louis-Napolyon, Eylül 1852 tarihinde, burayı ziyaret ettiğinde, “su kenarında bir ev olması” arzusunu dile getirir. Yılın sonunda, kendisinin ikameti için bir yer yapmak üzere, mimar Vaucher görevlendirilir. La Reserve ve Pharo: kendi adına, seçilen kendisine ait siteyi bağışlamaya karar verir ve bağış kabul edilir ve saray yapılır. Ancak: saray İmparator tarafından hiç kullanılmamıştır. Napolyon’un ölümü üzerine, İmparatoriçe Eugenie: sarayın tek sahibi olur ve sarayı şehre bağışlar. 1904 yılına gelindiğinde ise, yapı: Tıp Fakültesi haline dönüştürülür.
Bu yapı: olağanüstü konumu sayesinde, limana güzel bir görünüm kazandırmıştır. Ayrıca: yıllık 60.000 kişi kapasiteli bir konferans merkezi bulunmaktadır. 900 kişilik bir oditoryum, 1200 m. karelik sergi salonu, 500 m. karelik restoran bulunmaktadır.

Hotel de Ville-Belediye Binası:Hôtel_de_ville_de_Marseille_2
Burası: 17’nci yüzyıldan kalma, Barok mimari özellikler taşıyan bir binadır. Eski limanın tam merkezindedir. 1943 yılındaki Alman işgali sırasında, nadiren zarar görmeden günümüze ulaşmıştır.
IMG_8287Yapılış amacı: denize bakan, ihtişamlı bir cephe oluşturmak ve üzerinde bulunan kraliyet makamını temsil eden gemi maketleriyle, kıyıda bir ihtişamlı yapı oluşturmaktır. Bina: Fransız Devrimi sırasında da yıkımdan kurtulmuştur. Yapı: 1948 yılında, Ulusal anıt ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

La Canebiere Caddesi:IMG_8300IMG_8301

Şehrin eski bölgesinin tarihi bir sokağıdır ve 1 km uzunluğundadır ve ilk olarak 1666 yılında yapılmıştır. 1928 yılında ise: Eski Limana kadar uzatılmıştır. 1852-1870 yılları arasındaki dönemde: bu cadde, yoğun entelektüel ve iş faaliyetleri, kafeler ve yüksek sınıf otel ve mağazalarla dolmuştur. Özellikle: 1871-1940 yılları arasında caddenin güzelliği en üst düzeye ulaşmış ve dünya çapında tanınmış,lacanebiere Marsilya ve limanın bir sembolü haline gelmiştir. Zaten, cadde üzerindeki bazı binalar da “Ulusal Miras” olarak kabul edilerek koruma altına alınmıştır. Fransız sömürgeleri: bağımsızlıklarını kazandıktan sonra, cadde üzerinde bulunan: büyük oteller ve kafeler kapatılır.
IMG_8168Bu sokak tarihi süreç içinde önemli bir yere sahiptir. 1934 yılında, Yugoslavya Kralı Alexander: burada öldürülmüş ve aynı saldırıda, Fransa Dışişleri Bakanı yaralanmıştır. 1938 yılında ise, yine burada bulunan “Galeries” mağazasında çıkan yangında 75 kişi ölmüştür.
Bu ilginç sokağın, Latincede isim karşılığı “kenevir/esrar” dır.
Bu cadde üzerinde yer alan ;Alla Turca Kafe:
Cadde üzerindeki ilk kafelerden biri: 1850 yılında; Prince de Beauvau sokağında oryantal gezginler için açılmıştır. Burası; şehirde, Türk, Çin ve Arap kültürleriyle olan bir bağlantı noktasıymış. Görkemli dekoru ve atmosferi, ziyaretçileri etkiliyormuş.

Hotel du Louvre et de la Paix;5595513017_7b1fd00b55_b
Günümüzde burada bir mağaza bulunmaktadır. Yapının ön tarafında: 4 kıtayı temsilen anıtsal yapılmış zengin figürlerin bulunduğu bir giriş bulunuyor. Otel yapısında: 250 oda, 20 salon ve 2 restoran bulunmaktadır. Otel: Fransız Deniz Kuvvetleri tarafından 1941 yılında satın alınıncaya kadar otel olarak açık kalmıştır. Savaştan sonra, Deniz Kuvvetleri: kendi ofislerine döndüğünde ve 1977 yılında, bu odalar, resmi etkinlikler için kullanılmaya başlanmış. 1980 yılında, bina satılınca  yapının sadece birkaç yeri sabit tutulmuş ve 1984 yılında, burada, günümüzde görülen mağaza açılmış.
Buraya yolunuz düşerse: yapının içinde, soldaki merdivenlerin ve mağazanın arka tarafındaki kapıların, Hotel du Louvre et de la Paix döneminden kaldığını görebilirsiniz.

L’hotel de Noailles:modern

62 la Canabiere    Bu yapı: 1865 yılında, mimar Berengier tarafından tasarlanmıştır. Çok lüks bir otel olarak kullanılmış ve 1979 yılına kadar, birçok ünlü ve siyasetçiyi konuk etmiştir. Günümüzde, bina: polis merkezi olarak kullanılmakta

Saint-Victor Abbey:marseille10
Roma döneminden kalma eski bir manastırdır. Yerel ve aziz bir asker şehit olan “Victor” adına yapılmıştır. 1040 ve 1200 yılında yeniden inşa edilen yapıdan, günümüze kalan parçaları, 1934 yılında Papa tarafından küçük bir bazilika haline getirilmiştir. Ana sunak: 1040 yılında takdis edilmiş.. Tamamen Romanesk mimari tarzda inşa edilmiştir.
11 ile 18’nci yüzyıllar arasında: Katalonya denilen ve İtalya ile Akdeniz bölgesindeki birçok Hıristiyan üzerinde: Saint Victor’un etkisi görülür. Ancak: geçen zamanla, yavaş yavaş manastıra ilgi azalır ve 1739 yılında Papa’nın emriyle laikleştirme uygulanır. Fransız Devrimi sırasında ise, manastır: önce yem deposu, daha sonra hapishane ve kışla olarak kullanılır. Böylece yıkımı önlenir. Daha sonra ise, yeniden kilise olarak kullanılmaya başlanır ve 19’ncu yüzyılda restore edilir.
Burada, her yıl 2 Şubat günü, dini bir tören-kutlama yapılır.

Eski liman çevresinin dışına çıkarsak;

Phare de Sainte Marie:1400850278_6eaaf15d4a
Passe de la Joliette’nin kuzeyindedir.  Deniz feneridir. Bulunduğu liman “Phare St Mary Limanı” olarak bilinir.
1855 yılında, yerel kireç taşından yapılmıştır ve 21.3 metre yüksekliktedir. Silindirik yapı, bir taban kaidesi üzerinde durmaktadır ve içinde: bir galeri ,yeşil metalik fener bulunmaktadır. Dış yüzeyi: boyanmamış beyaz taşlıdır.
1922 yılında elektrikli aydınlatma düzenine geçilen fener, günümüzde devre dışıdır.

 

 

 

La Vieille Charite Panier:38072430
Bu önemli bina: Puget kardeşler tarafından tasarlanmıştır. Mimari açıdan önem kazanmaktadır. Başlangıçta imarethane olarak inşa edilen yapı, daha sonra ve günümüzde: Asya ve Afrika sanatı eserlerinin sergilendiği bir arkeoloji müzesi, kafeterya ve kitapçı olarak kullanılan bir galeriye ev sahipliği yapmaktadır.
Evet: bölgenin merkezindeki bina etkileyicidir. Merkezde bir şapel, çevresinde, üç katlı bir bina vardır. Merkezdeki bu şapel: 1679-1707 yılları arasında Pierre Puget tarafından inşa edilmiştir. Şapelin oval kubbesi: barok İtalyan mimari tarzının mükemmel bir örneği olarak görülmektedir. Cephesinde ise: yavrularını besleyen iki pelikan, çevresinde muhtaç çocuklar teması işlenmiştir.
Üç katlı binada, 17’nci yüzyılda dilenciler barınıyormuş. Çünkü: Marsilya Kent Konseyi: yoksulların barınması için bir yer ayırmaya karar vermiş ve yapı: 1749 yılında bitirilmiştir.
vieille-charite-3Burada: dilenci ve yoksulların barındırılması, yaklaşık bir yüzyıl boyunca sürmüştür.
19’ncu yüzyılda, Devrimden sonra burası çocuklar ve yaşlılar için bir bakım evi haline getirilmiştir. 1905 yılında, bina ordu tarafından işgal edilir ve daha sonraki süreçte ise, yine yoksullar için bir barınak olarak kullanılır. Yaz aylarında, Marsilya Açık Hava Festivali, burada yapılmaktadır. İçinde yer alan Akdeniz Arkeoloji Müzesi-MAAOA:Burada: Afrika sanatları, Pasifik Adaları, Kızıldereli kültürlerine ait objeler bulunur. Ayrıca: geçici sergi salonları bulunur. Müzede bulunan eski Mısır eserleri koleksiyonu, Fransa’da, Louvre Müzesinde bulunan koleksiyonun ardından en muhteşem ikinci koleksiyondur.Marsilya Uluslar arası Şiir Merkezi-CIPM:Bu merkezin tesisleri, buradadır.

Palais de la Bourse:palaisdelabourse
Burası: 19’ncu yüzyıldan kalma tarihi bir binadır ve 1599 yılında oluşturulan ve şehrin ticaret çıkarlarını savunmakla görevli ticaret odası olarak kurulmuştur. Yapı: 1860 yılında, Napoleon III’ün şehri ziyareti sırasında açılmıştır.
Günümüzde, burada: bir müze bulunuyor.Adı da;Musee de la Marine et de L’Economie de Marseille-Maritime Museum:Bu müze: Marsilya tarihinin denizcilik geçmişini, derinlemesine yansıtır. Müzenin büyük merkezi: Bourse salonu ve Ticaret Odası kenarı boyunca, iki uzun koridorda yer almaktadır.
Bu koridorlar boyunca: ülkemizde de tanınan “Jacques Cousteaiu” ile ilgili fotoğraflar ve objeler, 1930 yılına ait yelkenli ve buharlı gemiler, deniz haritaları, gravürler ve dalış ekipmanları görülür.Kompleksin içinde ayrıca
Mediterranee Moda Müzesi bulunur;1991 yılında mimar Jean Michel Wilmotte tarafından yenilenen bir binada bulunmaktadır. Müze: birçok bağış ile zenginleştirilmiştir. 400 kostümlük bir koleksiyona sahiptir. 1945 yılından günümüze kadar olan sürece ait moda panaroması sunan koleksiyonlar, iki eksen çevresinde düzenlenmiştir.  Ayrıca, müze duvarları dışında da geçici sergiler düzenlenir. Evet, burada moda ve tasarımın tarihçesi sergileniyor.

Notre Dame de la Garde:images (1)
Kiliseye ulaşmak için: Vieux Limanından hareket eden turist trenine binebilirsiniz. Ayrıca otobüsler var. Öte yandan: buraya ulaşmak için uzun bir merdiven bulunan “Nouvelle” bölümünü de kullanmak mümkündür ki asla tavsiye etmem. Söylenenlere göre: güçlü hacılar, elleri ve dizleri üzerinde, bu merdivenlerden yukarı tırmanıyorlarmış,biz ayaklarımızla zorlandık😅
Şehre bakan büyük bir kilisedir. Öte yandan şehrin simgesidir ve özellikle geceleri, ışıklandırıldığında, koy üzerinde muhteşem bir görüntü verir.
Bu kilisede, eski balıkçılar teknelerini kutsuyorlarmış. Ayrıca: balıkçı eşleri, eşlerinin balığa çıktıklarında sağ-salim geri dönmeleri için buraya tırmanıp dua ediyorlarmış.IMG_8107
Günümüzde de, kilisenin çevresinde asılı, birçok küçük tekne modeli görebilirsiniz.
Yapı: eski limanın güneyinde: 150 metre yükseklikte, kalker bir kayalık üzerindedir. İlk olarak 1214 yılında yapılmıştır. Ancak: 1524 yılında, Kral V.Charles: şehri korumak için, burada bir kale yapılmasını emreder ve bir çalışma başlatılır. Bu çalışma sırasında, kale surları arasında, 1853 yılında bir bazilika da bulunur ve bazilika, 1864 yılında kutsanır.
Özellikle terasından, şehrin muhteşem panaromik manzarasını izlemeyi sakın unutmayın. Ancak: 14-15 Ağustos tarihinde buraya gitmenizi önermem, çünkü bu tarihlerde özel bir dini etkinlik düzenleniyor ve çok kalabalıktır.

IMG_8130IMG_8138                     Ön bahçeden şehrin manzarası ve Arka bahçesinden de tipik Marsilya evlerini görüyorsunuz

Palais Longchamp:foto_5000023_palais-longchamp-marseille
İsmine rağmen, burası bir saray değildir. Bu anıtsal bina 3 bölümden oluşmaktadır ve iki bölümünde, iki müze bulunmaktadır. Hemen arkada ise, yapıldığı dönemde yani 1864 yılında, dünyanın en büyüğü olma özelliği taşıyan planetaryum ve küçük bir gözlem evi bulunmaktadır.
Bölgeyi çevreleyen bahçe (Parc Longchamp) Fransa Kültür Bakanlığı tarafından, Fransa’nın en önemli bahçelerinden birisi olarak seçilmiş ve koruma altına alınmıştır.
Park alanında bulunan havuz: figürleriyle ilgi çekmektedir. Su: havuzlar ve gölet arasında, bir şelale gibi akar. Üzerinde ise: dört büyük boğa ve üç kadın heykeli bulunur. Anıtın kurulması nedenine gelince: bir dönem, şehirde büyük bir kuraklık yaşanır. Ardından, 1834 yılında kolera salgını başlar. Bunun üzerine, Durance nehrinden kanallarla şehre su getirilmesi çalışmaları başlar. Bu sırada: 1830 yıllarında, yeni ticaret yollarının açılması, Cezayir’in işgali ve diğer sömürge faaliyetleri başlamıştır. Sonuçta 15 yıllık bir süreçte, 18 su kemeri ve 80 km. lik su kanalları inşa edilir ve 1849 yılında açılır. Bunlar: 1970 yılına kadar, şehrin ekonomik büyüme ve refahının önünü açarlar. Bunun üzerine: bu durumu kutlamak için görkemli bir anıt yapılmasına karar verilir ve bu anıt tasarlanır.palais-longchamp-in-marseille
Günümüzde: bir zamanlar burada açılan ve sonra kapatılan hayvanat bahçesine ait, hayvanların barındıkları pavyonları ve kafesleri de görebilirsiniz. Örneğin: oryantal zürafa evi, günümüzde çocuk tiyatrosu haline getirilmiştir. Her yıl “Temmuz” ayında, burada geleneksel “Beş kıtada Caz Festivali” etkinlikleri düzenlenir.
Musee des Beaux-Arts de Marseille:Palais Longchamp binasında bulunan müze: güzel sanatların sergilenmesi için kullanılmaktadır. Şehrin ana müzelerinden birisidir. 16 ile 19’ncu yüzyıllar arasındaki: resim, heykel ve çizimlere ait koleksiyonlar görülebilir.
Müzede bulunan eserlerden öne çıkanlar: Pierre Paul Puget ve Auguste Rodin tarafından yapılan heykellerdir.
Museum d’histoire Naturelle de Marseille-Doğa Tarihi Müzesi:Burası da: Palais Longchamp binası içindedir. Müzede: 85.000 civarında hayvansal örnek, 200.000 civarında botanik örnek ve 80.000 civarında fosil ve yine binlerce mineral ve 300 doldurulmuş hayvan örneği sergilenmektedir.
Bunlar: müze içinde bulunan 4 alanda sergileniyorlar. Müzede, ayrıca konferanslar ve geçici sergiler düzenleniyor.Musee Grobet-Labadie:Palais Longchamp karşısındadır. Burada: Avrupa kıtasındaki istisnai müzik aletleri koleksiyonu bulunmaktadır. 1919 yılında: Marsilyalı işadamı Alexandre Labadie’nin kızı Marie Grobet: aile sanat koleksiyonunu, şehre bağışlamış ve bunun üzerine, müzeye ismi verilmiştir. Müzenin daimi koleksiyonunda: ahşap oymalar, halılar, çini ve resimler de bulunmaktadır.

Les Docks de Marseille:Hôtel_de_Direction_des_Docks_de_Marseille
Docks: eskiden teknelerin yükleri için depo olarak kullanılmış, beş büyük binadır. Bunlar: rıhtım üzerindedirler. Gustave Desplaces tarafından, 1858-1863 yılları arasında yapılmışlardır. Şehirdeki ilk hidrolik asansörler, burada kullanılmıştır. Londra ve Liverpool şehirlerinden etkilenilmiştir.
Günümüzde, şehrin iş bölgesi olan “La Joliette” merkezinde bulunan bu depolar restore edilmiştir. Kapalı yüzme havuzları, zeminler, yürüyüş yolları, tepe aydınlatıcıları ve üst ofisler oluşturulmuştur.
Günümüzde, bu binalarda: yaklaşık 4000 kişiyi istihdam eden, 250 firma tarafından kullanılmaktadır. Çeşitli şirketler, restoranlar, bölgesel şubeler bulunur

Parc Borely:document
Prado bölgesindedir.
Şehirdeki en çok ziyaret edilen, bir kamu parkıdır. 1775 yılında, mühendis ve mimar Embry tarafından inşa edilmiş ve Fransız Kültür Bakanlığı tarafından, koruma altına alınmıştır.
17 hektar büyüklüğündedir. 3 farklı bahçeden oluşmaktadır. Bir göl çevresindeki parkın, batı yönünde: bir İngiliz peyzaj bahçesi, heykeller, havuzlar, bir çağlayan ve oyun alanları görülür. Burada, aynı zamanda, Notre Dame de la Garde’nin bir minyatürü, bazilika bulunmaktadır. Parkın sokaklarında gül bahçeleri arasında dolaşmanın keyfini sürebilirsiniz. Sitenin diğer özellikleri: su, iskele, kafeterya ve restoranıdır. Ayrıca: çocuklar için iki oyun alanı bulunur.

68257782Jardin de la Colline-Garden Hill Puget:
Rue Abbe’D’Assy blgesindedir.
1801 yılında, Marsilya şehrinde oluşturulan ilk kamu bahçesidir. Şehir surlarının güneyindeki sitede oluşturulmuştur

 

 

 

 

FRİOUL ADALARI:
Sahile yakın bu adalar: 1971 yılından bu yana Marsilya şehrine aittir ve 4 tanedir ve isimleri: Pomegues, Ratonneau, Tiboulen, Calanques. 1974 yılında: sahilde, küçük bir köy olan “Liman Frioul” kurulmuştur. Burada: birçok restoran bulunmaktadır ve çok sayıda ziyaretçi ağırlanmaktadır.Marseille-iles-frioul

Adalar: plajları, kumlu dereleri ve etkileyici kayalıkları, güneş kalitesi, suyun berraklığı ile ilgi çekerler. Ayrıca: yine adalardaki nadir 350 civarında bitki türleri, adaların mikro klima özelliklerinin ürünüdür. Bunların yanında: adalardaki, bölgeye has “Mistral” rüzgarı güzel etkiler yaratır.
Adalar: tarih boyunca, Akdenizli denizciler, savaşçılar ve maceraperestler için durak olmuştur. Ratonneau adasındaki Caroline Hastanesi, sarı humma hastalarının tedavisi için yapılmıştır.
Adalarda plajların önem kazananları: Maison des Pilotes (kumluktur), le Havre de Morgiter (taşlık ve kayalıktır), Saint Esteve (kumluktur).
Gelelim, bu adaların en büyük özelliğine:IF adası(Château d’If
)e9cbb42b21
16’ncı yüzyıla kadar, ıssız bir ada ve balıkçılar için cennet olan bu bölgede: 1516 yılında, bölgeyi ziyaret eden kral François 1 tarafından, stratejik önemine atfen, bir kale inşa edilmesi gündeme gelir ve kale yapılır. Çok kısa bir süre içinde, kale amacını değiştirir ve bir hapishane olarak kullanılmaya başlanır. Hapishanede: isyancılar, haydutlar ve daha birçok insan, uzun tutukluluk süresi yaşarlar. 1689 yılına gelindiğinde ise, birçok “Protestan” bu ada kalede bulunan sağlıksız zindanlara topluca atılırlar. Ancak, ada kaledeki hapishanede, seçkin tutuklular için, özel şartlar ve yerler yaratılmıştır ve buranın en ünlü mahkumu “Alexander Dumas” dır ve ünlü eseri “Monte Cristo Kontu” nu: burada yazarak ölümsüzleştirir.
1848 yılına gelindiğinde ise, adadaki kale, hapishane özelliğini kaybeder ve 1890 yılında, halkın ziyaretine açılır. Evet, günümüzde bu ada kaleyi ziyaret etmek mümkündür, yolunuz düşer de giderseniz burada: bir zamanların ünlü konuklarına (Edmond Dantes, Monte Cristo gibi) ait kaldıkları ve yaşadıkları yerleri görebilirsiniz, hatta: bir hücre duvarı içinde açılmış delik, hala görülebilmektedir.
Chateau’dan buraya düzenli tekne servisleri var ve her yıl, ada kale yaklaşık 90.000 kişi tarafından ziyaret edilmektedir.

Marsilya bu kadar yeter diyelim ve diğer yazımda çevre köylerini yazacağım.Yinede hatalı veya eksik gördüğünüz yerleri ekleyip düzeltebilirim..sevgiyle kalın…

Araç çubuğuna atla